1915’TE MORENİG [ÇATALÇEŞME]’DE NE OLDU, NE OLMADI?

1915’TE MORENİG [ÇATALÇEŞME]’DE NE OLDU, NE OLMADI?

Ara Sarafian 



Aşağıdaki metin Ara Sarafian'ın makalesinin Türkçe çevirisidir: Ara Sarafian, "What Happened in Morenig, 1915?” Fresno Eyalet Ermeni Çalışmaları Programı tarafından düzenlenen Ermeni Çalışmaları MikrotarihleriKonferansı'nda sunulan bildiri, 22-23 Eylül 2023.


Bu yazıyla ilgili çalışmam Levon Gjigian’ın Morenig ve Onun Karanlık Yılı başlıklı anılarını dikkatli bir gözle okuduğum zaman başladı.[1] Kitabın ana konusunu, yazarın doğduğu köy olan Morenig (Harput vilayeti - Harput) ve çevresinde 1915 ile 1922 arasında yaşanan Ermeni soykırımı sırasında hayatta kalışının öyküsü oluşturuyor.[2] Olayları canlı anlatımlarla ve kronolojik sırayla aktaran Morenig ve Onun Karanlık Yılı’nda, Morenig’teki Ermeni Devrimci Federasyonu (Armenian Revolutionary Federation- ARF ya da Taşnaktsutyun) hakkında bazı ilgi çekici bilgiler de bulunuyor ve ayrıca ARF sempatizanları ile Osmanlı güçleri arasında 1915’deki silahlı bir çatışma da ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.[3]

Harput bölgesinde ARF hakkında ne biliyoruz?

Ermeni devrimci aktivistlerin anılarında ya da belgelere dayalı çalışmalarda Harput bölgesinde Ermeni devrimci partilerin önemli bir varlık gösterdiğine ilişkin bir bilgi bulunmuyor.[4] Morenig’teki çatışma da 1915 civarında bölge ile ilgili hiçbir çalışmada ele alınmamış. Yine de Ermeni devrimcilere sempatiyle bakan bir kaynak, Khachadour Chouljian’a göre, Ermeni devrimciler bu bölgeye gelmeye başlamış, yasal partiler haline geldikleri ve Osmanlı meclisine katılma olanağını buldukları 1908 Osmanlı Anayasa devrimine kadar birkaç olayda yer almışlardı. Anayasa devrimi öncesindeki devrimci faaliyetleriyle ilgili olarak da Chouljian, Hınçakyan devrimcilerinin, 2 üyelerini idama mahkûm ettiği için bir Osmanlı hakimini kaçırıp öldürdüklerini[5], kaçak bir ARF’linin kendisini Ashvan’da tutuklamak isteyen iki jandarmayı vurup öldürdüğünü[6], silah olarak üç tabancası bulunan bir grup Ermeni devrimcinin Siursiuri’de bir evde kuşatıldıklarını, saklandıkları ev ateşe verilince teslim olduklarını[7] ve Tigadin’de Ermeni devrimcilerin köydeki kadınlara eziyet eden Adil Bey adlı bir kişiyi öldürdüklerini[8] anlatıyor. Gjigian’ın sunduğu tabloda bölgede fazla etkili olmayan küçük grupların faaliyetlerini görüyoruz. En büyük Ermeni siyasi partisi ARF ise, 1908 devriminden sonra daha geniş bir desteğe sahip olmasına rağmen, bu desteğin büyük bir bölümünü örgütsel disiplini ya da ideolojisinden çok popülist politikalarından sağlıyordu.[9] Tanıklık açısından iyi bir konumda olan ve bir ölçüde eleştirel bakan bir yorumcu meseleyi, ARF’nin Mezre’de konumlandığı ve çevre köylerde alt-komiteler kurduğu şeklinde özetliyor. Ancak aynı kaynak, devam ederek, ARF’nin disiplin açısından eksik olduğunu ve bölgede daha geniş ölçekte Ermeni toplumu üzerinde olsa olsa olumsuz bir rol oynadığını da belirtiyor. Partinin esas itici gücünü, Ermeni cemaatinin işlerinde aksaklıklara yol açan ve kilise yönetimine üyelerin seçilmesi, öğrenci ve rahiplerin atanması gibi küçük çaplı başarılar elde eden en alt kademelerden parti destekçilerinin (khouzan) faaliyetlerinden aldığını anlatıyor. Bu durum, sayıları yeterli olduğu halde Ermenilerin, Harput bölgesinden tek bir meclis üyesini bile çıkaramamasına ve belediye seçimlerinde başarı gösterememelerine katkıda bulundu. Ermeniler egemen Müslüman seçkinlerin siyasi zekası ve entrikaları karşısında kolayca yetersiz kaldılar.[10] Herhangi bir gizli ya da “devrimci” faaliyete gelince ARF, Ermenilerin öz savunmaya başvurması gerektiği düşüncesinden yanaydı ve bölgeye bir kısım silahlar getirdi.[11] Her ne kadar ARF Birinci Dünya Savaşı’na kadar militan, görüntü olarak devrimci bir parti olarak varlığını sürdürmüş olsa da, bu girişimlerin ne derece başarılı olduğunu bilmiyoruz ve bu yazı açısından Gjigian’ın Morenig’de partinin varlığına değinmesi, özellikle 1915’de köyde gerçekleşen silahlı çatışmaya ilişkin verdiği bilgiler özel bir önem taşıyor.[12]

Morenig’de ARF

Birinci Dünya Savaşı öncesinde Morenig Harput ovasında neredeyse sadece Ermenilerin yaşadığı orta büyüklükte bir köydü. Gjigian nüfusunun 115 hane ve 600 kişi olduğunu yazıyor. Ermeni olmayan yalnızca üç hane vardı.[13] Köy göreceli olarak varlıklıydı ve ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıydı.[14] Köy toplumunun merkezinde iki kilise, kız ve erkekler için ilkokullar bulunmaktaydı.[15] Ermeni siyasi partileri, her ne kadar Gjigian’ın anılarında bu partilerin varlığına ilişkin ayrıntılı bilgi verilmemiş olsa da, 1. Dünya Savaşı öncesinde bölgedeki diğer kasaba ve köylerdeki gibi Morenig’de de gelişme kaydetmişlerdi. Ancak ağabeyi Nshan ve kuzeni Hagop Donabedian’ın örgüt üyesi olduğunu belirttiğine göre, ARF destekçisi bir aileden geldiğini açıkça ortaya koymuş oluyordu. Nitekim kendisi de köyde Parti’nin gençlik kulübüne üyedir.[16] Ermeni devrimcilere ilişkin gözlem ve yorumları, kimi zaman partizanca da olsa, önemli bilgiler içeriyor.

Gjigian anılarında ARF’yi başlı başına bir konu olarak ele almıyor, ancak anlatısının olağan akışına, geçerken iki önemli bilgi katıyor.[17] Verdiği ilk bilgi o kuşaktan birkaç isimden geçerken bahsetmesi ve köyde “ileri gelen” 16 kişilik bir liste vermesi. Gjigian bunlardan onunun ARF üyesi, ikisinin Hınçak olduğunu belirtiyor. Diğer dört kişinin de ismini, siyasi aidiyetlerinden bahsetmeden veriyor.[18] Bu kişilerin tümünün 1915’te şehit (nahadagvadz) olduğunu belirtiyor, ancak ölümlerine ilişkin ayrıntı vermiyor. Bunun birkaç istisnası Gjigian’ın, Morenig’de işkence edildikten sonra öldürüldüğünü belirttiği köy papazı Der Hetoum ve anılarında daha sonra adları tekrar gündeme gelen, Morenig’deki çatışmada liderlik eden iki Ermeni savaşçı.[19] Gjigian’ın babası ve ağabeyi de dahil, diğer “ileri gelen” kişilerin, Mayıs-Haziran 1915’te Osmanlı yetkilileri tarafından tutuklanarak kaybolan insanlar arasında yer aldığını varsayabiliriz. İlginç olan Gjigian’ın anılarının başka yerlerinde adı geçen 12 köy büyüğü ve muhtarının, ileri gelen kişilerin ve devrimcilerin arasında adlarının geçmemesi. Buradan köy yöneticileri ile devrimcilerin farklı çevrelerde yer aldığı sonucunu çıkarabiliriz ARF’nin bireysel üyelerinden bahsetmesinin dışında Gjigian, Parti’nin Morenig’de, kendisinin ve bazı Ermeni gençlerin siyasi eğitim aldığı ve atıcılık öğrendiği bir gençlik kulübünün bulunduğunu da belirtiyor.[20] Bu ARF'nin militan yeteneğine işaret eden özellikle dikkat çekici bir göndermedir, ancak Gjigian bu konuda fazla açıklama yapmaz. Ayrıca kadınların, kamusal etkinlikler düzenleyen Kızıl Haç adlı kendi yardımcı örgütlerinin olduğunu da belirtir.[21] Çok sonra 1. Dünya Savaşı sona erdiğinde Morenig’e dönüşünü anlatırken Gjigian Ermeni devrimcilerin, 1. Dünya Savaşı öncesinde ABD’de bulunan amcasının boş evine bir silah deposu sakladıklarını gördüğünü belirtiyor.[22] Yazarın yaptığı bütün bu göndermeler, nitel bir analiz için gerekli kritik ayrıntıları vermese de ARF’nin Morenig’de var olduğunu ve devrimci bir ruha sahip olduğunu gösteriyor.

Karanlık Yıl 1915

Gjigian anılarının ana bölümünü oluşturan “Karanlık Yıl 1915”e, Morenig’in barış zamanlarında pasif, komünal bir varoluş sergilemesine ve ufukta beliren tehditleri görmesine rağmen yine de, başlarına ne geleceğini sezip öz savunmaya başvuran [ARF’ye bağlı] bir avuç gencin “devrimci eylemi” aracılığıyla cesaretini sergilediğini belirten üzeri oldukça örtülü bir açıklamayla başlıyor. Bu savaşçılar, diye ekliyor, son kurşunlarını kendi hayatlarına son vermek üzere saklayıp kahramanca can verdiler.[23] Bu açılış cümleleri 1915 yazında köyde Ermeni soykırımının nasıl yaşandığını anlattığı bölümle devam ediyor. 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden itibaren Morenigli Ermenilerin Osmanlı yönetimine sadakatlerini, orduya asker, para, giysi, erzak ve yük hayvanları vererek gösterdiklerini belirtiyor.[24] Nisan 1915'te yaklaşan katliamlarla ilgili korku verici söylentiler yayıldığında, toplum liderleri köylerinin güvenliğini sağlamak için devlete sadakatlerini ilan ettiler.[25] Bu, diğer Ermeni köylerinde de yaygın bir tepkiydi, hepsi yaklaşan şiddet söylentilerinin gerçekleşmeyeceği ve köylülerin, en azından kadınların ve çocukların kanının dökülmeyeceğini umuyorlardı. Ermeni liderler, yoğunlaşan mezalimin, Osmanlı tebaası olarak kendileri ne yaparlarsa yapsınlar, tasarlanmış bir soykırımın parçası olduğundan habersizdi.

Gjigian Ermenilere karşı patlak vermek üzere olan düşmanlığı, Morenig’deki birkaç Türkten biri olan ve Ermeni komşularına karşı kişisel düşmanlık besleyen Mahmud Ağa’nın yaptıklarıyla özetliyor. Birkaç yerde Mahmud Ağa’nın Ermenileri devrimci olmakla, bir Ermeni krallığı kurma peşinde olmakla suçladığını ve başlarının acımasızca ezilmesini hak ettiklerini savunduğunu hatırlıyor.[26] Bunlar Osmanlı yöneticilerinin tüm Osmanlı İmparatorluğu’nda yaymak için çaba harcadığı gözü dönmüş tehdit ve suçlamalardı. Gjigian, Mahmud’un bir keresinde babasını itip kaktığını ve “Bütün köylülerin leşlerini yere sereceğiz” dediğini anlatıyor. Haremlerimizi köyün genç kız ve kadınlarıyla dolduracağız. Varınız yoğunuz bizim olacak. Yaşlı kadın ve çocuklar Fırat’a atılacak. Bu devletin emridir. Demek bağımsızlık istiyorsunuz? Kiliselerinizi ahıra çevirdiğimiz zaman Tanrınız sizi bizim pençelerimizden koruyacak mı bakalım?” dediğini hatırlıyor.[27] Anılarının daha sonraki bölümlerinde Gjigian, onun Ermenilerin evlerinden toplanmasında nasıl aktif olarak yer aldığını, bir keresinde Khouloutsonts Nigoghos yerde sürüklenerek köyden götürülürken elinde kılıç “o fedayiyi bana verin, o komitacının işini ben bitireceğim!” diye bağırdığını anlatıyor.[28] Benzeri ifadeler ve şiddet kullanımı bölgeye ait başka tanıklıklarda da geçiyor. Travmalar yaşadığı açık olan Gjigian, anlattığı olayların tek tanığı olamazdı.

Harput ve Palu arasındaki küçük, izole Til köyünde yaşayan Missak Khralian, 24 Ermeni hanesinden oluşan, atalarından miras kalmış bu küçük köyde, zincirlerinden boşanmış soykırımcı cinnetin, Osmanlı yetkilileri tarafından, bölgede yaşayan Müslüman nüfusu arasında nasıl harekete geçirildiğini anlatıyor. “Fanatik liderler ve kıt akıllı yetkililer, Türk kitlelerini kışkırtmak için bin bir uydurma hikâye yayıyorlardı. Ermeni fedailerin ve komitacıların atların nalları ve toynakları arasına gizledikleri, ne yağmurun ne de karın zarar verebildiği mektuplar aracılığıyla Rusya ile temas halinde olduğunu anlatıyorlardı. Ayrıca onlara göre Ermeniler yeraltı borularına mesajlar yerleştiriyorlar ve Rus ordularının ilerlemesini kolaylaştırmak için onlara bilgi vermek amacıyla gizli notlar ve yazışmalar gönderiyorlardı.” Khralian’ın Til'deki ailesi “anahtarlarla sökülebilen özel bir silah, karga yumurtası büyüklüğünde, patladığında ses çıkarmayan ve atmosfere zehir salan mermiler vb.” bulundurmakla suçlanıyordu. Khralian’ın bu suçlamalarla şaşkına dönmüş haldeki babası köyün diğer erkekleriyle birlikte sürüklenerek bir ahıra kapatıldı, ardından öldürülerek Fırat nehrine atıldı. Til köyündeki bütün erkekler Ermeni soykırımı sırasında öldürüldü.[29] Dindar bir adam olan ve Perri’de yaşananlardan dehşete düşen Hampartsoum Chitjian’ın babası dört oğlunu o yörede yaşayan Türklere verdi ve kendi infazını bekledi.[30]  Onun anıları da Harput bölgesinde yaşanan Ermeni soykırımına dair anıtsal anlatılardan biridir.   

Olayların yaşandığı bağlam açısından baktığımızda Harput’taki Amerikan misyoneri Henry Riggs’in, diğer tanıkların anlattığı toplumsal ilişkilerde aniden değişen ruh halini ve kutuplaşmayı nasıl tarif ettiğini görürüz. Riggs, 1915 baharına kadar Ermenilerle Müslümanlar arasında ilişkilerin, özellikle 1. Dünya savaşından kaynaklanan ortak sorunların sıkıntısını birlikte çektikleri için, iyi olduğunu anlatıyor. Ancak devlet yetkilileri Müslümanları Ermenilere karşı kışkırtmaya başlamışlardı. Riggs şöyle anlatıyor: “Birbirinden uzak noktalarda yıkıcı faaliyetlerde bulunulduğuna, Türkiye’nin sınır bölgelerinde yaşayan halka karşı Ermenilerin ve Rusların mezalim yaptığına dair haberler dolaşıma sokuldu. Ben bizzat Vali’nin ağzından, orada bulunan Türklerde büyük öfke yaratan, hiçbir basın organında yer almamış ve içinde en küçük bir hakikat payı bile olmayan fantastik zulüm hikâyeleri duydum.”[31]Danimarkalı Misyoner Maria Jacobsen’in günlüğünde de, Harput’ta Mayıs 1915’te kendini gösteren ruh hali değişimini ve Müslüman halkın Ermenilere karşı tavır değiştirdiği görürüz. 5 Mayıs 1915’te Jacobsen şöyle yazıyordu: “Türkler ve Kürtler Ermenileri tehdit ediyor ve çok kötü sözler sarf ediyorlar, yakında onlara bir katliam yapılacağını söylüyorlardı. Türk kadınlar da nefret doluydular ve başlarına gelen savaşın Hristiyanlar yüzünden çıktığını, o kadar insanın ölmesine onların neden olduğunu söylüyorlardı. Ayrıca Hristiyan doktorların askerleri zehirlediklerini de söylüyorlardı.” 13 Mayıs’ta da benzer bir şekilde genel toplumsal havayı yansıtan bir olayı kaydediyordu: “Türkler nefret dolu. Hatta hastaneye kan ve pislik içinde gelen bir adam temiz bir yatağa yatırıldığında ve şimdi kendini nasıl hissettiği sorulduğunda ‘Bir an önce iyileşecek ve çıkıp kadınlarınızı öldürecek ve tecavüz edeceğim,’ diye cevap verdi.[32] Kamu görevlilerinden köy ileri gelenlerine ve askerlere kadar uzanan bu tür Ermeni karşıtı söylemler, Ermenilerin şeytanlaştırıldığı ve giderek daha fazla kanunun korumasının dışına itildiği bölgedeki kutuplaşmayı yansıtıyor, böylece soykırımcı politikaların ve ardından gelen doğrudan cinayetlerin zeminini hazırlıyordu. Harput ovasında da bu tür sistematik, toplu cinayetlere işlendi. 

Kritik Bir Dönüm Noktası ve Ermenilerin Topluca Katledilmesi (Mayıs-Haziran 1915)

Gjigian, 15 Mayıs 1915'in kritik bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor.[33] Bu, polis şefi Kemal Efendi'nin Morenig'e geldiği ve köy ihtiyarlarından ellerindeki "Alman silahlarını" teslim etmelerini ve yetkililere 500 altın lira ödemelerini talep ettiği tarihti.[34] Gjilgian, köy ihtiyarlarının gelişmeler karşısında şaşkına döndüklerini ve Kemal Efendi'nin üslubundan korkmuş olduklarını anlatıyor. Ona, böyle silahlara ya da kendilerinden istenen paraya sahip olmadıklarını söylediler. Sadece birkaç eski av tüfeği verdiler; bunlar daha sonra merasimle Mezre'ye götürüldü ve "askeri ateşli silahlar" olarak sunuldu. Mezre'ye ulaştıklarında, bu av tüfekleri, Gjigian'ın sözleriyle, askeri tüfeklere, yani pire deveye dönüşmüştü.[35] Binbaşı (Hazarabed) Zeki Bey ve birkaç düzine jandarma daha sonra Morenig'i işgal ederek önde gelen köylüleri gözaltına almaya ve sorgulamaya başladı. İşgale ve yetkililerin yaptığı suistimallere karşı hiçbir direniş olmadı. Ermeniler gizli silahlara ilişkin hiçbir şey bilmediklerini söylediler ve Zeki itiraflar elde etmek için tekrar işkenceye başvurdu.[36] Bu noktada Ermeniler birkaç tabanca daha teslim ettiler ve Zeki daha fazla kişiyi tutuklayarak Mezre'deki merkez hapishanesine gönderdi. Tutuklanan kişiler arasında yazarın babası ve ağabeyi de vardı; ikisi de 1915'te öldürüldü.[37] Daha fazla kişinin tutuklanması ve Mezre'ye gönderilmesi devam etti ve bunu farklı köylerden toplanan yüzlerce mahkûmun periyodik olarak ortadan kaybolması izledi.[38] Gjigian hapishaneyi yedi kez ziyaret etti. Sıradan köylülerin sevdiklerinden haber almak için bina çevresinde yarattığı kalabalık ve karmaşayı anlattı.[39] Gjigian’ın babası soykırım sürecinin erken bir evresinde hapsedilen erkeklerden biriydi. İnsanların 30’ar kişilik gruplar halinde birbirine bağlanarak, Hasank Oğlu denilen yerde, hapisten bu amaçla serbest bırakılan mahkûmlar tarafından kör kesici aletlerle katledilmek üzere yola çıkarılan 1500 kişilik erkek kafilesinde o da yer alıyordu. Bunlar Polulu Hacı Khayan’ın komutası altındaki çetelerdi.[40] Gjigian bu olayları ayrıntılarıyla anlatıyor, çünkü babası ağır yaralı olduğu halde bu katliamdan kurtuldu ve Morenig’deki ailesinin yanına döndü ama bir hafta kadar sonra köyde öldürüldü. Gjigian hayvanları otlatırken Morenig’in dış mahallelerinde Toumajanents evinin yakınlarında çürümekte olan bir ceset yığını içinde babasının cesediyle karşılaştı.[41]

Ermeni erkeklerin imhası süreci ilerlerken Morenigli Ermenilerin son genel tehciri 27 Haziran 1915’te gerçekleşti.[42] Tehcirden kurtulmayı başaranların 13 Temmuz 1915’teki son Ermeni sürgünüyle gönderilmesi emredildi.[43] İlk mezalimlerin başlamasından itibaren yaklaşık sekiz-12 hafta kadar süren tutuklamalar, tehcirler ve öldürmeler Temmuz sonunda, Morenig çatışmasına kadar devam etti. Kuzeyden gelen Ermeni sürgünlerin ilk kafileleri de aynı ay Harput’a geldi. Sürgünler yürümeye zorlanmışlar, eziyet edilmişler, çoğu erkek yolda öldürülmüştü. Harput ovasındaki Ermeni köylüler artık başlarına ne geleceklerini görmüşlerdi.[44] Yine de boyun eğdiler ve direniş göstermeden tehcir yoluna çıktılar. Amerikan konsolosu Leslie Davis böylesine kesin bir ölüme karşı çıkıp savaşmadıkları için Ermenileri korkaklık göstermekle eleştirdi.[45]

Gjigian’ın anıları, Harput ovasındaki bütün diğer Ermeni köylerinde olduğu gibi, Morenig’in Ermeni halkının da birkaç hafta içinde nasıl kapana kıstırıldığını, şeytanlaştırıldığını ve imha edildiğini gösteriyor. Yapılan mezalimlere karşı örgütlü bir direniş yoktu, ancak bazı erkekler kaçarak saklandılar ve bazıları köşeye sıkıştırıldıklarında savaşarak karşı koydular.[46] Harry Toomajan ise kendisi ve dört başka erkeğin ilk başta köyleri Khulakiugh’da saklandıklarını, zalimlikler tırmanışa geçtiğinde ise çevredeki tarlalara kaçtıklarını anlatıyor. Annesi ona paslı bir tabanca vermiş, onları almaya gelecek olursa önce onu, sonra da kendisini vurmasını söylemişti. Karşılarına çıkan her Ermeniyi vurma emri alan Osmanlı jandarmaları Harry ve diğer kaçakların peşine düşmüştü.[47] Yazar, içlerinden biri olan Ohan Mangian'ın Türk tetikçilere teslim oluşunu ve onlar tarafından öldürülüşünü anlatıyor. Toomajan, Dersim'e ve Rus hatlarının ardındaki güvenli bölgeye kaçmadan önce üç ay hayatta kalmayı başardı. Gjigian, Ermeni kaçakların sürek avının 1917'ye kadar devam ettiğini belirtiyor.[48]

Morenig Çatışması: Destansı Bir Anlatım

Gjigian’la birlikte ailesinden bazı kadın ve çocuklar Ermenilere ilk saldırıdan 1915 Temmuz ortasına kadar sağ çıkmayı başarmıştı.[49] İlk önce Morenig’de saklanmışlar, sonra Ömer Ağa onları Hüseynig’e gitmeye ikna etmişti.[50] Ömer Ağa’nın ilk baştaki niyetinin ne olduğunu bilemiyoruz, ama bildiğimiz onun bütün Ermenilerin tehcir edilmesi ve Müslümanların ellerinde bulunan Ermenileri yetkililere teslim etmeleri yönündeki emirlere göre hareket ettiğiydi.[51] Ancak Ömer Ağa’nın elindeyken Gjigian’ın kız kardeşi Zaruhi, zorla bir Türkün “nikahına aldırılmış” ve Hüseynig’de kalmıştı.[52] Gjigian ise diğer erkeklerle birlikte bir tehcir kafilesine konulmuştu; ama henüz Hüseynig’den ayrılmadan kaçmayı başardı ve Ömer Ağa ailesinin yanına döndü. Canını bağışlamaları için onlara yalvardı ve Ömer Ağa’nın karısı Büyük Hanım ona ve kız kardeşine sahip çıktı.[53] ARF’li Ermenilerle Morenig’deki güvenlik güçleri arasında çıkan, Gjigian’ın anlatımıyla kahramanca çatışma bu sırada yaşandı. Gjigian olayın tam tarihini vermemiş, ama Hüseynig’den çıkarılan son tehcirin ardından, Temmuz 1915 civarında gerçekleştiğini belirtiyor. Bu, Gjigian’ın anılarında ARF’nin adının geçtiği ikinci bağlamdır. Anlaşıldığı kadarıyla bu kahramanlık öyküsü büyük heyecan yaratan bir haberin Hüseynig’e ulaşmasıyla başlar. Ermeni fedaileri Morenig’de Çete Sayid adıyla bilinen bir jandarmayı öldürmüştür.[54] Bu olay üzerine Çete Sayid’in annesi ve köydeki diğer Türk komşular Gjigian’ın koruyucusu durumundaki Büyük Hanım’dan, Sayid’in ölümünün intikamının alınması için Gjigian’ı öldürmesini talep ederler. Ancak Ermenilere yapılan mezalime karşı çıkan Büyük Hanım, Ermeniler lehine konuşur ve yazarı korur.[55] Gjigian Morenig’de yaşanan çatışmadan ilk kez bu vesile ile bahseder.

Ardından Gjigian “pesa”sı[56] ile birlikte köy dışına çıkarak oradan köyde başlayan çatışmayı izlediklerini anlatır. Çatışmayı anlatırken Gjigian, verdiği ayrıntıları Jandarma Ali diye birinden öğrendiğini birkaç kez vurguluyor, ancak bu kişi hakkında başkaca bir bilgi vermiyor. Anılarının bu bölümü karmaşık bir anlatı görünümünde. Burada Gjigian karşımıza, olaylara bizzat şahit olan bir görgü tanığı olarak değil, önemli bir aracı olarak çıkıyor. Anlatımından onun ve “pesa”sının, çatışma başladıktan sonra olayın bir kısmını gördüklerini, ayrıntıların bir başka kişiden, Jandarma Ali’den geldiğini anlıyoruz.[57] Jandarma Ali’nin kim olduğu, Gjigian’la ilişkisi ve Morenig’deki çatışmada oynadığı rol anıların daha sonraki bölümlerinde karşımıza çıkar.

Daha önce de belirtildiği gibi Gjigian’ın silahlı çatışma tanıklığı çatışmanın başlangıcını içermiyor. Çatışma, bir grup Ermeninin, Morenig’deki akarsuyun aşağı tarafındaki Aprahamian’ların evinde savunma mevzileri oluşturmalarıyla başlamıştır. Bu arada güvenlik güçleri Ermeni pozisyonlarını bombalamaktadır ve köy alevler içindedir. Gjigian çatışmaya ilişkin inanılmaz ayrıntılar veriyor. Ermeni güçlerinin başında Tavit Asadourian ve Hagop Najarian bulunmaktadır. Gjigian her ikisinin de tanınmış ARF aktivistleri olduğunu belirtiyor.[58] Geri kalan diğer 15 erkeğin hepsi 16 ila 20 yaşları arasında ARF gençlik kulübünün üyeleriydi ve Gjigian onları tanıyordu. Anlatısında adlarını veriyor. Gençlerin çok sayıda mermileri vardı ve birkaç gün direndiler. Ancak güvenlik güçleri Ermenilerin pozisyonlarını top mermileri ile yok ettiklerinden, Ermeniler geri çekilip yeni savunma konumlarına geçtiler. Liderleri Hagop Najarian bacağından ağır yaralanınca, Gjigian adamlarına geri çekilmeden önce onu vurmalarını emrettiğini anlatıyor. Bu görev Tavit Barsamian’a verilmişti ama Barsamian bunu yapamadı.

Najarian onu öldürmeleri emrini bir kez daha tekrar etti; düşmanın eline canlı geçmek istemiyordu. Başka bir savaşçı Hagop’u kalbinden vurdu, Tavit Asadourian komutayı üstlendi ve Avak Amou’nun mağarasına geri çekilme emri verdi. [59]

Çatışmayı anlatırken Gjigian, Hmayag, Nshan, Vagharshag ve Abraham gibi bazı savaşçıların adlarını geçirmiş.[60]

Bundan sonra Ermeniler güvenlik güçlerinin hattını yararak Çay [dere] yolunu takip ettiler, Baghlar’ı [bahçeler] geçerek Ava Amou’nun mağarasına mevzilendiler. Gjigian ilk başta jandarmaların yeni konumlarındaki Ermenilere saldırmayı göze almadıklarını anlatıyor. Daha sonra jandarma komutanı Zeki Bey savaş alanına takviye güçler getirdi ve jandarma onun komutasında saldırıya geçti. Çarpışma eşitsizdi; Ermeniler mühimmatlarını idareli kullanmak zorundaydılar. Gjigian, Garabed, Mardig ve Nouran’ın kahramanca dövüştüğünü, birçok düşman askerini öldürdüklerini belirtiyor. Bunun üzerine Zeki Bey Mezre’den daha fazla asker getirdi; Ermenilerin suyu, yiyeceği ve cephanesi artık azalmıştı. Tavit adamlarına mümkün olan en çok sayıda düşman öldürmelerini, ama son kurşunlarını kendi hayatlarına son vermeleri için saklamalarını söyledi. En sonunda, mağaranın orta yerinde birbirlerine sarıldılar, herkes tüfeğinin namlusunu karşısındaki yoldaşının alnına doğrultmuş vaziyette bir daire oluşturdu ve Garabed'in emriyle tetiklerini çektiler.[61] Ateş kesildiğinde, Türkler içeri daldı, ancak Ermeni savaşçıların cesetlerini buldular ve onları parçalamaya giriştiler.[62]

Morenig’deki çatışmaya ait bu aktarım olayların normal akışı şeklinde anlatılıyor; ama açıkçası teyit gerektiriyor.  

Morenig Çatışmasını Çözmek

1915’te Morenig’de bir çatışma olduğuna neredeyse şüphe yok. Olaya dair önemli bir referans Mezre’deki Osmanlı polis şefinin Amerikan konsolosu Leslie Davis’e Harput bölgesinde Ermenilerin çıkardığı ayaklanma olaylarına dair 23 Ağustos 1915’te gönderdiği bir notta bulunuyor.[63] Notta, polis şefi Harput bölgesindeki Ermeniler ile hükümet güçleri arasında çıkan beş çatışmalı olayı sıralıyor, Osmanlı kayıpları açısından en ciddi çatışmanın 23 Temmuz 1915'te Morenig'de yaşandığı belirtiliyor. Notta, Morenig olayında ARF'ye bağlı dokuz Ermeni devrimcinin Osmanlı jandarmalarına ateş açtığı, birini öldürdüğü ve ikisini yaraladığı yazıyor. Çıkan çatışmada altı Ermeni öldürülmüş ve üçü sağ ele geçirilmişti. Amerikan konsolosu bu olayların doğruluğunu araştırmadı ve listeyi İstanbul'daki Amerikan Büyükelçiliği'ne iletti.[64] Polis şefinin yazdığı bu not bile tek başına Temmuz 1915’te Morenig’de gerçekten de ARF’yle bağlantılı Ermenilerle hükümetin güvenlik güçleri arasında bir çatışma yaşandığını gösteriyor. Gjigian ile polis şefi, çatışmaya az sayıda Ermeni'nin katıldığı ve Ermeni tarafının ARF üyelerinden veya sempatizanlarından oluştuğu konusunda hemfikirdi. Her iki anlatıma göre de çatışma Ermenilere yapılan mezalimin başlamasından haftalar sonra yaşanmıştı. Ancak Gjigian’ın çizdiği tabloda iki taraf arasında birkaç gün süren destansı bir savaş anlatılıyordu, oysa polis şefine göre daha kısa süreli bir çatışma yaşanmış ve Ermeniler ya öldürülmüş ya da yakalanmıştı.  

Morenig’teki çatışmaya ilişkin bir şansımız, bağımsız referansların bulunmasıdır. Mezre'deki Amerikalı tıbbi misyoner Tacy Atkinson, 31 Temmuz’a ait günlüğünde, bir önceki öğleden sonra (yani 30 Temmuz) Morenig'in üzerinde yükselen dumanı görebildiklerini anlatıyor. Ayrıca, aynı akşam Amerikan hastanesine aynı köydeki bir çatışmada yaralanan iki zaptiyenin (jandarma) getirildiğini kaydediyor. Atkinson, yaralı jandarmalardan birine çatışmayı sorunca Jandarma, çatışmanın daha önceki sürgünler sırasında kaçarak köydeki boş bir evde saklanan on [el yazısı iyi okunmuyor] Ermeni kaçakla yaşandığını anlatıyor. Jandarmalar kaçakların yerini tespit edince Ermeniler atış açıyorlar, bir jandarmayı öldürüyorlar ve diğer ikisini yaralıyorlar. Buna karşılık jandarmalar da ateş açıyor, Ermeni mevzilerini ve yakındaki evleri ateşe veriyorlar.[65] Benzer şekilde, Harput'ta Amerikan tıbbi misyonerleriyle çalışan Danimarkalı misyoner Maria Jacobsen de günlüğünde, Bay Riggs'in Mezre'den Ermeni nüfusunun çoğunlukta olduğu bir köyde, çevresi kuşatılmış bir eve sığınmış Ermeniler ile Osmanlı kuvvetleri arasında 30 Temmuz'da çıkan çatışma haberini getirdiğini belirtiyor. Jacobsen köyün adını vermese de bir jandarmanın öldürüldüğünü ve ikisinin yaralandığını belirtiyor, ayrıca jandarmaların Ermenilerin bulunduğu evi ateşe verdiklerini ve orada saklanan insanlarla birlikte köyün yarısını yaktıklarını da ekliyor.[66]

Bu misyoner kaynakları olayın 30 Temmuz 1915’te vuku bulduğunu kesin bir şekilde belirtiyorlar. Bu sağlam referanslar olayı daha önce belirttiğimiz Osmanlı kaynaklarının verdiği tarihten bir sonraki haftaya tarihlendiriyorlar. Bu iki misyoner daha sonra Morenig’den bahsetmiyorlar, dolayısıyla onlara göre olay 31 Temmuz 1915’te sonlanmış. Her iki misyoner de Osmanlı kuvvetlerindeki kayıp sayısını bir ölü ve iki yaralı olarak gösteriyor. İki anlatımdan Atkinson’unki çok daha önemli, çünkü çatışmada yaralanan jandarmalardan biriyle doğrudan iletişim kurmuş. Bu anlatım, polis şefinin olay anlatımına oldukça yakın.

Ermeni soykırımından kurtulan bir çocuk, Keghanoush Shahbazian da çatışma başladığında Morenig’deydi. Temmuz ayının başlarında annesi ve erkek kardeşiyle birlikte köyden yola çıkarılan ilk tehcir kafilesinden kaçmış ve bir hafta kadar sonra geri dönmüştü. Anlatımında bir dizi olay ve gelişme dışında tarih vermese de, Morenig olayını aniden patlak veren bir gelişme olarak aktarıyor; köyde ateş açıldığını duyuyor ve okulun yandığını görüyor. Açılan ateş yoğunlaştıkça, köyde kalan Ermeniler bir katliamdan korkup saklanıyorlar. Ertesi gün, jandarmalar Ermenilerin peşine düşüyor ve sıkı bir aramaya girişiyorlar, yakaladıkları Ermenileri zorla nehrin aşağı kısmına götürüp çok sayıda jandarmayı başlarına dikiyorlar. Shahbazian götürülürken, yangının Teteyent’ların [Teteyian] evine ulaştığını görüyor. Yangının hâlâ devam edip etmediğini anlayamıyoruz, ama çocuğun anlatımına göre o aşamada karşılıklı ateş açılması artık söz konusu değildir. Nehrin aşağı kısmında tutulan Ermeniler – kadınlar, çocuklar ve yaşlılar – Mezre’deki hapishaneye yürütülüyorlar. Orada iki-üç gün kaldıktan sonra arazide yürütülerek Mezre mezarlığına götürülüyorlar. Bu, kasabanın batısındaki duvarlarla çevrili Ermeni mezarlığı olmalı. Onlar mezarlık duvarlarının dışında bekletilirken güvenlik güçleri bazı kömürleşmiş Ermeni cesetlerini gömülmek üzere getiriyorlar ve bunların hapisten kaçmaya çalışırken ateşe verilen Ermenilere ait olduğunu söylüyorlar.[67] Olayların yaklaşık kronolojisi önem taşıyor; çünkü Shahbazian, cesetlerin Morenig'den ayrıldıktan 3-4 gün sonra mezarlığa götürüldüklerini belirtiyor. Yanmış Ermeni cesetleri şüphesiz kaçmak için hapishanede kaldıkları hücreleri ateşe veren 31 kişiye aittir. Bu olayın 4 Ağustos'ta gerçekleştiğini biliyoruz, bu da Morenig çatışmasının tarihinin, Shahbazian'ın Temmuz 1915 sonunda köyden ayrılışıyla örtüştüğünü gösteriyor.[68] Dolayısıyla Morenig çatışmasının, polis şefinin Davis’e notunda yazdığı gibi 23 Temmuz’da gerçekleşmiş olma olasılığı çok düşük. Atkison, Jacobsen ve Shehbazian da, her üçü, çatışmayı bir hafta sonraya, yani Temmuz 1915 sonuna tarihliyorlar.

Morenig çatışmasına dair son bir referansın, bu sefer polis şefinin notunu doğrulayan önemli bir ayrıntıyla birlikte, Morenig çatışmasında yaralanan iki jandarmanın tedavi edildiği Amerikan hastanesinde çalışan Mihran [Zakarian] Garibjanian tarafından sağlandığını görüyoruz. Bilginin nereden geldiğini açıklamayan Garibjanian’a göre, Morenig köy kilisesinde saklanan 12 Ermeni gencin yeri jandarmalar tarafından tespit ediliyor ve çatışma başlıyor. Garibjnian, Ermeni savaşçılardan bazılarının öldürüldüğünü, diğerlerinin yakalandığını ve sonradan hapishanede öldürüldüğünü belirtiyor. Jandarmalardan biri yaralanıyor, ikisi ölüyor. Sonuçta Garibjanian bir düzine kadar Ermeninin çatışmaya katıldığı, güvenlik güçlerinin Ermeni mevzilerini ve kiliseyi ateşe verdiği ve Osmanlı güçlerinin çok az zayiat verdiği bilgisini tekrarlamış oluyor.[69] Gjigian gibi Garibjanian da Ermeni güçlerinin gençlerden oluştuğunu belirtiyor.[70] Garibjanian’ın anlatısında en önemli nokta çatışma sonrasında yakalanan Ermenilerin hapse atılmasıdır – ki bu bilgiyi Davis’e verilen polis raporunda da görüyoruz. Bu mahpuslara yapılan atıf, daha önce sözünü ettiğimiz Jandarma Ali’ye ve Gjigian’ın Morenig çatışmasına ilişkin anlattıklarına ilişkin yapacağımız değerlendirmede yeni olasılıkların varlığına işaret ediyor.

Jandarma Ali

Morenig çatışmasını anlatırken Gjigian olayın görgü tanığı olduğunu iddia etmekle birlikte esas bilgi kaynağının Jandarma Ali olduğunu da belirtiyor. Ancak anılarının, Mayıs 1918’de Morenig’e dönüşünü anlattığı daha sonraki bir bölümünde Jandarma Ali ile karısıyla nasıl karşılaştığını ve onu oğulları olarak yanlarına aldıklarını anlatıyor.[71] Jandarma Ali’nin Gjigian’a babalık ettiğini, koruduğunu ve sevgi gösterdiğini anlıyoruz. Gjigian ayrıca Jandarma Ali'nin çok iyi Ermenice konuştuğunu belirtiyor. Onun hakkında anlattıklarına bakarak Jandarma Ali’nin Morenig çatışmasında yaralanan iki jandarmadan biri olduğunu tahmin edebiliriz. Bu tahminimizi destekleyebilecek bir diğer olgu da, polis şefinin Davis’e verdiği Morenig’de yaralanan jandarmalar listesinde “Benkoğlu Ali bin Mehmed” diye bir adın bulunması. Bu, Gjigian’ın anılarında bahsettiği Jandarma Ali olabilir.[72] Dahası, Jandarma Ali, 30 Temmuz 1915’de Mezre’deki Amerikan hastanesinde tedavi gören iki yaralı jandarmadan biri olabileceği gibi, hastanede Tacy Atkinson’la konuşan jandarma da olabilir. Ermenice konuştuğuna bakılırsa Ali, Morenig çatışmasında ele geçirilen Ermenileri sorgulamış da olabilir. En azından hapisteki Ermeni mahpuslarla temas eden jandarma grubu içinde yer almış olabilir. Jandarma Ali, Morenig çatışması ve Gjigian arasındaki bu organik bağlar, anılarında yer alan ayrıntıların çoğunu abartmış ya da uydurmuş olsa bile, Gjigian'ın Morenig çatışması hakkındaki bilgisinin arka planını açıklayabilir. Hatta Gjigian'ın hiçbir çatışmaya tanık olmamış olması, sadece Jandarma Ali'nin anlattıklarını, üzerine süslemeler katarak anılarında yazabilmek için Morenig çatışmasına tanık olduğunu iddia etmiş olması bile mümkündür. 

Morenig Çatışması: Tarihyazımı açısından “olay bile olmayan” bir vaka [“a non-event”]   

Osmanlı yöneticileri 1915’te soykırıma uğramalarının suçunu Ermenilere atmak için Amerikan Konsolosu Leslie Davis’i kullanmaya çalışmasalardı, Morenig çatışması birçok bakımdan “olay bile olmayan”, uzun süre unutulmuş bir hadise olarak kalacaktı.[73] İki üst düzey devlet görevlisinin, eyaletin valisi ve Mezre polis şefinin Davis’ten Harput bölgesinde Ermenilerin, Morenig çatışması vuku bulmadan da önce, yıkıcı faaliyetlerine tanıklık etmesini istemeleri böyle bir bağlamda söz konusu oldu. Mayıs 1915’te başlayan mezalim ve Haziran 1915’te başlayan katliamlardan sonra bu devlet görevlileri, Davis’in sözcükleriyle “[Ermenilere] yaptıklarını haklı çıkarmanın yollarını” arıyorlardı. Ermenilerin çıkardığı isyanlar konusu, Davis’i arayan ve ondan Ermenilerle Osmanlı güçleri arasında bir çatışmanın çıktığını İstanbul’daki ABD Büyükelçiliğine rapor etmesini istemesiyle gündeme geldi.[74] Davis bunu kabul etti ve olayla ilgili bilgi istedi, ancak hiçbir bilgi gelmedi. Bir hafta sonra, 23 Temmuz 1915'te, Davis ile iki başka yabancı, Vali’yle görüşerek bölgede kalan Ermenilerinin can güvenliğini sağlamasını istediklerinde bunu fırsat bilen Vali, Davis'ten talebini yazılı bir mektupla iletmesini ve özellikle "suçlu olan tüm [Ermenilerin] gönderildiğini ve kalanların hepsinin masum olduğunu" belirtmesini talep etti. Davis, Vali’nin “tehcire çıkarılan bütün [Ermenilerin] suçlu olduğu izlenimini yaratmak istediği”nden kuşkulanarak bu talebi reddetti.[75] Ancak, tartışmaları akşam saatlerinde Amerikan konsolosluğuna polis şefinin ziyaretiyle devam etti ve “[benden] kısa da olsa bir beyanda bulunmamı istedi, istedi, istedi [sic]. Hayatımda bundan daha ısrarcı bir adam gördüğümü sanmıyorum… Yarın her zamankinden daha sert önlemler için emirler verildiğini, ancak kendisi adına bir beyanda bulunursam bunların uygulanmasını biraz geciktirebileceğini” söyledi.[76] Davis bu talebi de kabul etmedi. Osmanlı yetkililerinin, yaptıkları toplu katliamlardan Ermenileri sorumlu tutma girişimlerini alaya aldı.[77]

Ancak ertesi gün Davis polis şefini ziyaret etti ve bir uzlaşma adına “Elçiliğin, bana yazmak isteyebileceği her konuya dikkatini çekmek” istediğini belirten bir mesaj göndermeyi önerdi.[78] Aynı tarihte Davis, İstanbul’daki Amerikan Büyükelçisi’ne Osmanlı yetkililerinin “Ermeni ırkını bir ırk olarak yok etmeye” çalıştıklarını, “buradan gönderilen herkesin yola çıkmalarından sonraki bir-iki gün içinde kasten vurulduğunu ya da başka şekillerde öldürüldüklerini” ve “gönderilenlerden tek bir kişinin bile kurtulamadığını” bildiren bir mesaj gönderdi.[79]

Polis şefi, Davis'in teklifine bir ay sonra yanıt verdi ve Amerikan konsolosuna, Ermeniler ve Osmanlı kuvvetleri arasında Harput bölgesinde gerçekleşen beş çatışmanın listesini sundu. Bunların tarihleri 6, 16, 23 Temmuz, 4 ve 7 Ağustos’tu (Bkz.Ek 1)[80] Morenig çatışması, öldürülen ya da yaralanan jandarma sayısı açısından bu listedeki en ciddi olaydı. Bütün bu olayların, Mayıs-Haziran 1915'te bölgedeki Ermenilere yönelik zulüm ve toplu katliamların ardından Ermenilerin kendilerini savunmasından kaynaklanmış olması önemlidir.

Davis, emniyet müdürünün listesini İstanbul'daki Amerikan Büyükelçiliği'ne iletti ve iki yeni gelişme olmasaydı mesele burada bitebilirdi. Bunlardan birincisi Davis'in raporunun Osmanlı yetkililerinin eline geçmesi, ikincisi de raporun Osmanlıca-Türkçe çevirisinin 1995'te Türkiye Başbakanlık Devlet Arşivleri'ndeki belgeleri bir araya getiren bir yayınında yer almasıdır.[81] Türk arşivleri bu belgeyi şu şekilde bir İngilizce özetle sunmuştu: “Mamuretulaziz Amerikan Konsolosu’nun ABD Büyükelçiliğine gönderdiği, Mamuretulaziz bölgesinde Ermeni çetelerinin insanları yaraladığına ve öldürdüğüne, jandarmalarla çatışıp jandarmaları yaralayıp öldürdüğüne, jandarmaların da Ermenileri öldürdüğüne ilişkin mektup”. Önde gelen iki Ermeni soykırımı inkârcısı Hikmet Özdemir ve Yusuf Halaçoğlu 1915 yılında aynı belgeyi çarpıtarak Harput bölgesinden Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer yerlerine tehcir edilen Ermenilerin devlete ihanet içinde olan azınlıklardan oluştuğu iddialarına dayanak olarak kullandılar.[82] Hatta Yusuf Halaçoğlu Leslie Davis’in adını zikrederek, “Mamuretulaziz’deki Amerikan Konsolosu Leslie Davis, ABD Büyükelçisi’ne gönderdiği 23 Ağustos 1915 tarihli raporunda bu bölgede Ermeni çetelerinin yaptığı geniş kapsamlı mezalimi anlatmıştır,” diye yazdı.[83] Gerçekte olan ise, Özdemir ve Halaçoğlu’nun varlığını inkâr ettiği Davis’in raporlarının, Harput bölgesinde Ermenilere karşı mezalim ve kitlesel katliamların çok daha önce Haziran 1915’te başladığını ortaya koymuş olmasıdır. Böylece Morenig olayı, Ermenileri isyancılar olarak kodlayan ve Ermeni soykırımını masum bir tehcir programından ibaretmiş gibi gösteren ana akım Türk inkârcı tarihyazımının parçası haline getirilmiş oldu. Sonuçta Morenig olayı, Ermeni soykırımının resmi Türk inkârının anlamlı bir örnek vakası olarak karşımıza çıkıyor.


Sonuç

Bütün bunlardan, ARF'nin I. Dünya Savaşı arifesinde Morenig'de bir varlığı olduğu ve 30 Temmuz 1915'te köyde ARF sempatizanları ile Osmanlı jandarmaları arasında silahlı bir çatışma yaşandığı sonucu çıkıyor. Eldeki mevcut kanıtlar, ARF'nin bir siyasi parti olarak davranma kapasitesinin sınırlı olduğunu ve Morenig dahil olmak üzere Ermeni toplumlarında yaygın bir desteğe sahip olmadığını göstermekte. ARF’nin silahlı ayaklanma kapasitesi yoktu ve Osmanlı yetkilileri Mayıs-Haziran 1915'te ARF’yi hedef aldığında çöktü, üyelerinin, sempatizanlarının ve diğerlerinin tutuklanması ve öldürülmesiyle sonuçlandı, ardından Haziran-Temmuz 1915'te kalan erkek, kadın ve çocuklar kitlesel olarak yok edildi. Harput bölgesinde ve çevresinde hayata geçirilen bu uygulamalar, Ermeni toplumlarını yok etmeyi amaçlayan daha geniş bir soykırım programının parçasıydı. Morenig çatışması Temmuz 1915'in sonunda bu koşullarda gerçekleşti. Çatışmaya katılan Ermenilerin sayısı, ARF destekçileri olarak tanımlanan ve Gjigian ile Garibjanian’a göre çoğunluğu ergenlik çağındaki gençler olan yaklaşık on kişiydi.[84] Gjigian, çatışmada yer alanları genç ARF destekçileri olarak övgüyle anarken, Osmanlı yetkilileri ve Ermeni soykırımının modern inkârcıları onları Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kitlesel bir Ermeni ayaklanmasının unsurları olarak tanıttılar. Çatışmanın hangi koşullarda patlak verdiği, savaşçıların mevzilenmesi ya da kullanılan silahlar gibi bilfiil çatışmaya ilişkin güvenilir ayrıntılara sahip değiliz. Gjigian anılarında bazı ayrıntılar verse de, olaya dair yorum yapma özgürlüğünü kendine tanıdığı için tanıklığının gerçekliğe uygunluğu gölgelenmiş durumdadır. Çatışmanın onun dediği gibi destansı boyutlarda olduğuna, birkaç gün sürdüğüne ve bir kahramanlık öyküsüyle sona erdiğine dair elimizde kanıt bulunmuyor. Kanıtlar olayın kısa süreli olduğuna, o tarihe kadar Osmanlı güvenlik güçlerinin eline geçmemeyi başarmış bir avuç Ermeni kaçak tarafından umutsuzca girilmiş bir çarpışma olduğuna işaret ediyor. Bu yazıda sunduğumuz Morenig çatışmasına ait belli başlı somut olgulara bakacak olursak, olayın Ermeni soykırımı ve onun resmi Türk tarihyazımı açısından tarihsel öneme haiz bir olay olmaktan çok, tarihyazımı açısından “olay bile olmayan” bir vaka olduğunu görürüz.  

Çeviri: Ayşe Günaysu

 

 EK 1

5 Olay: İstanbul’daki Amerikan Büyükelçiliği’ne ve Washington D.C.’deki Dışişleri Bakanlığı’na iletmesi için Mezre Polis Şefi’nin Leslie A.Davis’e verdiği 23 Ağustos 1915 tarihli not.*

*5 Temmuz 1915. Üç Ermeni, Setrag Zouloumian (Mezre), Boghos Der Boghosian (Khulvank) ve üçüncü bir kişi Habusi’deki Osmanlı Jandarma karakoluna baskın yaparak bir Osmanlı jandarmasını öldürdü. Bu üç kişi daha sonra olay yerinden kaçarak, Osmanlı görevlilerinin araştırmasına göre, Fırat nehri üzerindeki başka bir köyde bir kişiyi daha öldürdü ve bir başkasını yaraladı. Bu üç Ermeni jandarmalar tarafından öldürüldü.       

*16 Temmuz 1915. Bir Ermeni grubu Khulvenk’te bir jandarmayı yaraladı, silahına el koydu ve kaçtı. Diğer jandarmalar olay yerine gelerek Ermeni kaçaklardan ikisini (Mango Oghlu Garabed ve Boghos) öldürdü. 

*23 Temmuz 1915. ARF’ye bağlantılı bir grup Ermeni Morenig köyünde saldırıya geçti ve bir Osmanlı jandarmasını öldürdü. Çıkan çatışmada iki jandarma da yaralandı. Sonrasında altı Ermeni öldürüldü ve üçü teslim oldu. 

*4 Ağustos 1915. Mezre merkez hapishanesinde Ermeni siyasi aktivistler (komitacılar) hücrelerini ateşe verdiler ve kaçmaya çalıştılar. Kaçmaya çalışırken hepsi gardiyanlar tarafından öldürüldüler. 

*7 Ağustos 1915. Bir grup Ermeni, Hoghu ile Morenig arasında peşlerine düşen jandarmalara ateş açtılar. Üç Ermeni öldürüldü, diğerleri kaçtı.

ÖZET ANALİZ: 5 Temmuz ile 7 Ağustos arasındaki beş hafta içinde Ermenilerle Osmanlı güçleri arasında beş çatışma gerçekleşmişti. Bu çatışmalarda yer alan Ermenilerin toplam sayısı tam olarak bilinmiyor. Osmanlı raporu 12 birey ve üç gruptan söz ediyor. Bu çatışmaların sonucunda iki jandarmanın öldürüldüğünü, üç jandarmanın da yaralandığı belirtiliyor. Ermenilerle Osmanlı jandarması arasındaki, 16 Haziran, 4 Ağustos ve 7 Ağustos tarihlerinde meydana gelen çatışmalarda jandarma kayıp vermemiş. Söz konusu Ermeni grupların organize paramiliter gruplardan oluşmuş olmaları ihtimali çok düşük.

Leslie Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya gönderilen Mamuret-ul-Aziz (Harput) 23 Ağustos 1915 tarihli not, United States Official Records, içinde 281-82.


DİPNOTLAR


[1]Levon Gjigian (Arakelian), Morenig yev ir Sev Darin (Antilias, Leb.: Kilikya Katolikosluğu, 1969). Bundan sonra yazarın “Gjigian” adı kullanılacaktır. Gjigian, Morenig’de doğmuştu ve 1922 yılına kadar orada kaldı. Anılarını 1959 yılında yazdı ya da yazma sürecine o yıl başladı. Gjigian, 49.  

[2] Yazarın anlatısı neredeyse tamamen Morenig, Hiuseynig, Mezre ve Harput arasında, toplam yaklaşık 20 km2’lik bir alanı kapsıyor. Gjigian ayrıca 1964’te, yani anılarının yayımlandığı 1969 yılından önce, doğduğu köye iki aylık bir ziyaret gerçekleştirdi.  

[3] Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF, ya da Taşnaktsutyun) Osmanlı İmparatorluğu’ndaki en büyük Ermeni siyasi partisiydi.

[4] Ermenice anı kitaplarında bulunan konuyla ilgili birkaç değinme ARF yanlılarına aittir ve herhangi destekleyici bir kanıt ortaya koymadan devrimci ruhu yükseltme amacıyla yazılmıştır. Bu kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler bize tabandaki devrimcilerin bölgede önemli bir siyasi etkisinin bulunmadığını gösteriyor. Lütfi Minas ve örgütün üç eski üyesi ARF hakkında genel bilgiler veriyor; Khachadour Chouljian ise kendi açısından ayrı bir anlatı aktarıyor. Ayrıca konuyla ilgili farklı çalışmalar ve anı yazılarında kısa ve arada geçirdikleri bazı göndermeler bulunuyor. Örneğin Lütfi Minas, K. Garoian, Armenag Der Sdepanian, Khachadour Chouljian’la birlikte yazılmış olan “H.H. Taşnagtsutiünı Kharperti Meç, 1899-1915”, Vahe Haig (der. ve ed.) içinde, Kharpert yev Anor Vosgeğen Tashdı: Hushamadyan Badmagan, Mşagutayin yev Azkakragan, New York, 1959; Khachadour Chouljian, “Kharperti im Huşeres (1901-1907) Hairenik Amsakir, Ocak 1964, No. 42/1.

[5] Chouljian, “Harputi im Husheres (1901-1907)”, 73.

[6] a.g.e.

[7] Chouljian, 74.

[8] Chouljian, 80.

[9] ARF’nin Ermeni topluluklarını, kendilerini komşu Türklerin ve Kürtlerin saldırılarına karşı korumak için silahlanmaya çağırdığına ilişkin belirsizlikler ve Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancı ülkelerin gözetiminde reform talepleri onları, aslında ARF’nin silahlı bir ayaklanma ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsız bir Ermenistan kurma hazırlığı içinde oldukları suçlamasıyla karşı karşıya bırakacaktı. 1915’te yapılan kitlesel tutuklamalar, tehcir ve katliamlar sırasında da bu suçlamaya başvuruldu. Bugün de Ermeni soykırımının Türkiye tarafından resmi inkârı da bu suçlamaya dayandırılıyor. İTC’nin Ermeni karşıtı konumu ve 1911 sonrası reformlar sorununun doğuşu hakkında kapsamlı bir çalışma için bkz. Vahan Papazian, “Haygagan Parenorokumnerı (1912-1914)” [Ermeni Islahat Projesi (1912-1914)], Vem (Paris), Nos A-D [Ա-Դ], 1933-34."  

[10]Donabed Liulejian, Haskağ: Kragan Vasdagn yev 1915i Pandi Housheru, (Fresno: Mshag), 1955, 373-4.

[11] Liulejian, Haskagh…, 367.

[12]  ABu yazıda Gjigan’ı bir görgü tanığı, diğer görgü tanıklarıyla bağlantı kurmamızı sağlayan, başlı başına ayrıcalıklı bir yorumcu olarak kabul ettik. 1915’te henüz 12 yaşında olmasına rağmen sonrasında, altı yıl daha Morenig ve çevresinde yaşadı ve bu ona gelişmeler hakkında sürekliliğe sahip bir perspektif sağladı. Doğal olarak eleştirel bir değerlendirme yapabilmek için onun yazdıklarını, Amerikalı ve bölgede (yani Harput ve Mezre) konumlanmış misyonerlerin raporları, günlükleri ve anıları gibi diğer birincil kaynaklarla karşılaştırmalı olarak ele aldık. Bu kaynakların en önemlileri Tacy Atkinson’un, Maria Jacobsen’in ve Henry H. Riggs’in yazdıkları, bunların yarı sıra ABD Konsolosu Leslie A. Davis’in yazışmaları ve raporlarıydı. Bütün bu malzemeler güvenilir birincil kaynaklar olarak varlıklarını sürdürüyor ve bugünün araştırmacılarının incelemesine açıktırlar. Bakınız Tacy Atkinson, The German, the Turk and the Devil Made an Alliance: Harpoot Diaries, 1909-1917, (Londra: Gomidas Institute, 2. Baskı, 2016), Maria Jacobsen, Diaries of a Danish Missionary: Harpoot, 1907-1919, (Princeton ve Londra: Gomidas Institute, 2001), Henry Riggs, Days of Tragedy in Armenia: Personal Experiences in Harpoot, 1915-1917, (Ann Arbor, MI: Gomidas Institute, 1997), Ara Sarafian (der., ed., ve önsöz), United States Official Records on the Armenian Genocide, 1915-1917, (Londra: Gomidas Institute, 2019). Başvurduğumuz bu kaynaklar arasında büyük öneme sahip, Mamuret-ul-Aziz polis şefinin ABD Konsolosu Leslie A. Davis’e verdiği “yıldız kayıt” olarak nitelendirebileceğimiz belge de yer alıyor. Bu belge Morenig olayı hakkında önemli ayrıntılar içermektedir ve daha sonra göreceğimiz gibi modern Türk tarih yazımında propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.   

[13] Gjigian, 17. Başka bir güvenilir kaynağa göre Morenig nüfusu 660 Ermeniden (127 hane) ve 12 Türkten (birey) oluşuyordu. Bu rakamlara ABD, Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer yerlerindeki göçmen Ermeni işçiler (bantukhd) dahil değil. Bkz. İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin nüfus çalışması (1913), BnU 3/2048, AGBU Nubar Kütüphanesi, Paris. 

[14] Gjigian, 17.

[15] Gjigian, 17-18, 20-22.

[16] Gjigian, 56-57.

[17]Bu iki bilginin Gjigian’ın o dönemdeki hayatta kalma öyküsüyle doğrudan bağlantılı olmaması, onun bunları ilave etmeyi tercih etmiş olduğunu gösteriyor.   

[18]Nshan Donabedian (öğretmen, ARF üyesi); Ardashes Manougian (ARF aktivisti); Asadour Dandoian (Fırat Koleji mezunu, parti bilgisi bulunmuyor); Setrag Dandoian (öğretmen, parti bilgisi bulunmuyor); Bay Dandoian (tüccar, parti bilgisi bulunmuyor); Haroutiun ve Garabed Nigoghosian kardeşler (okul mütevelli heyeti üyeleri, ARF); Tavit Asdourian (okul mütevelli heyeti üyesi, ARF lideri); Apraham Aprahamian [Çolak Apo] (ARF üyesi ve ARF Gençlik Kulübü müdürü); Hagop Najarian (tüccar, ARF üyesi); Sahag Agha (ARF); Najar Zakar (parti bilgisi bulunmuyor); Manoug Sdepanian (ARF lideri, ARF Gençlik Kulübü başkanı); Armenag ve Asadour Derderian (ikisi de tüccar, Hınçakyan Partisi üyeleri); Der Hetoum (rahip, eski öğretmen, ARF destekçisi). Gjigian, 18-19. Gjigian, Manoug Sdepanian’ın Mezre’deki Kızıl Konak hapishanesine gönderilenler arasında yer aldığını belirtiyor. Gjigian 28.

[19] Gjigian, 27. Hetoum Kahana Diradourian’ın adı (1888-1915) Teotig’in kitabında geçiyor: Teotig Koghkota Hay Hokevoraganutyan yev ir Hodin Ağedali 1915 Darin, ed. Ara Kalayjian, New York, 1985, 226-27.

[20]Gjigian, 56-57. Gjigian, ayrıntı vermediği bu bilgiyi muhtemelen ARF’nin devrimci kimliğini belirtmek için eklemişti.

[21] Gjigian, 19-20.

[22] Morenig 1915, 102. Hiç şüphesiz, yaşı icabı, Gjigian o zaman bunu bilmiyordu.

[23] Gjigian, 22, 39.

[24] Gjigian, 24.

[25] Gjigian, 22. Büyük bir olasılıkla Ermeni toplum liderleri kendi aralarında, ilaveten Ermeni devrimcilerle danışarak buna karar vermişlerdi.

[26] Hatta Gjigian, Morenig çatışmasını anlatırken Mahmud Ağa’ya da yer veriyor, anlatısının kronolojisini de bozarak onun 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Ermenilerin imhasında oynadığı rolü anlatıyor.

[27] Gjigian 34. Gjigan ayrıca Mahmud’un Falagenk ailesi, Najar Zakar’ın gelini ve çocuklarının, Khouloutsonts Ark’ın ailesi, Asadour Ser Ghougasian’ın karısı ve iki çocuğunun da ölümünden sorumlu olduğunu belirtiyor. Bkz. Gjigian, 40-41, 41. Gjigian anılarının daha sonraki bölümlerinde Mahmud Ağa’nın köyün katledilmesinde başlıca rolü oynayanlardan biri olduğunu da belirtiyor. Gjigian, 98. 

[28] Fedai ve komitacı sözcükleri devrimciler ya da özgürlük savaşçıları için kullanılıyordu.

[29] Missak Khralian, Palahovid, An Ancestral Memoir, (Londra: Gomidas Institute), 64.

[30] Hampartzoum Chitjian, A Hair’s Breadth from Death: The Memoirs of Hampartzoum Mardiros Chitjian, (Londra: Gomidas Institute: 2004, 2021), 88-97. 

[31] Bkz. Henry Riggs, Days of Tragedy in Armenia: Personal Experiences in Harpoot, 1915-1917, (Ann Arbor, MI: Gomidas Institute), 45-47. Rus cephesinde toplumlar arası gerilimlerle ilgili daha fazla bilgi için bkz. ADo, Van 1915: The Great Events of Vasbouragan, Ara Sarafian (çev.), Rouben Gasparyan ve Rouben Sahakyan’ın yazdığı tarihsel giriş bölümü ile birlikte (Londra: Gomidas Institute, 2017).

[32] Jacobsen, 58.

[33] Anı kitaplarında, özellikle olaydan onlarca yıl sonra yazılmış olduklarında ve o tarihe ilişkin bir not ya da başka bir referans bulunmadığında belirtilen tarihleri kullanırken çok dikkatli olunmalıdır. Kimi zaman Jülien ve Gregoryen tarihler arasındaki fark nedeniyle tarihler karışmış olabilir. Bu makalede Gjigian’ın verdiği tarihleri muhafaza ettik; ancak söz konusu tarihlerin kesin değil yaklaşık tarihler olabileceğine dikkat çekmek isteriz. Kendi analizimizde olayların daha doğru bir kronolojisini verebilmek için günlükler, resmi raporlar ve mektuplar gibi çağdaş anlatıları kullanmayı esas alıyoruz.

[34] Gjigian, 24-25.

[35] Gjigian, 25.

[36] Gjigian 10 kişiye işkence yapıldığını belirtiyor. Gjigian, 25-26.

[37] Gjigian, 26. "Gjigian, Morenig’de erkeklerin tutuklanmasını, hapse atılmasını ve sonrasında kaybolmalarını, kendileri de soykırım sürecinin kurbanı haline gelinceye kadar kadın ve çocukların yaşadıkları terör gözünden anlatıyor. Gjigian, 26-31.

[38] Gjigian, 27. Yazar, ağabeyini en son 27 Haziran 1915’de hapiste gördüğünü belirtiyor. Gjigian, 35. Amerikan Konsolosu Leslie Davis Mezre’den yola çıkarılarak öldürülen ilk erkek grubunun hapishaneden 23 Temmuz 1915’te çıkarıldığını belirtiyor. Bunlar arasında Harput’daki Fırat Koleji’nden öğretmenler de bulunuyordu. United States Official Records, 173.

[39] Gjigian, 29-35.

[40] Gjigian 45-47.

[41] Gjigian, 50-51

[42] Gjigian, 25. Burada belirtilen tarih gerçek tarihten bir hafta önce olabilir; çünkü Amerikan konsolosu Leslie Davis, Harput ve Mezre civarındaki köylerden ilk tehcirlerin Temmuz başlarında gerçekleştirilmesinin hedeflendiğini belirtiyor. Leslie A. Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya mesaj, tarih Mamuret-ul Aziz (Harput, 30 Haziran 1915, United States Official Records, içinde 456.

[43] Leslie A. Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya mesaj, tarih Mamuret-ul Aziz (Harpout), 11 Temmuz 1915, 172. Jacobsen’in verdiği bilgiye göre bu duyuru 10 Temmuz 1915’te yapılmıştı. Bkz. Jacobsen, 71.

[44] Leslie Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya mesaj, 11 Temmuz 1915, United States Official Records on Armenian Genocide, 172-173. Harput ovasında kamp yaptırılan bu sürgünlerin bulunduğu durumu Davis, Dante’nin Cehennem’inden bir tabloya benzediğini anlatıyor. Bkz. Davis, United States Official Records, 644. Jacobsen 8 Temmuz 1915’i bu sürgünlerin Harput’a geliş tarihi olarak verir. Bkz. Jacobsen, 70.

[45] United States Official Records, Davis, 630.

[46] Bununla ilgili Khoulakiugh’da Harry Toomajan ve Krikor Mouradian’ın anılarında ayrıntılı bilgi veren tanıklıklar bulunuyor. Bu tanıklıklar katliamlar başladığında yaklaşık bir düzine erkeğin kaçarak çevre kırsalında saklandığını anlatıyor. Bu kişiler yaşadıkları en kötü zamanların birkaç gün içinde son bulacağı ve köylerine dönebileceklerini umuyorlardı; çünkü 1895’teki Hamidiye Alayları katliamları birkaç gün süren cinayet ve yağmalamaların ardından sona ermişti. Bu defa da öyle olacağını düşünmüşlerdi. Ancak 1915’te Ermenilere yapılan bitmek bilmedi. Osmanlı devlet yetkilileri Ermeni kaçakları bulup öldürmek üzere bölgeye arama birlikleri gönderdi. Harry Toomajan, Exile from Inferno, (Waukegan, Illinois, H.J. Toomajan Estate), 1955. Krikor Mouradian [yayımlanmamış anılar], Gomidas Institute tarafından basıma hazırlanıyor.    

[47] Exile from Inferno, 83.

[48] Gjigian, 70-71, 74-75, 78. Gjigian ayrıca tarlalarda çalıştırılmak üzere alıkonulan kadın ve çocuk kafilelerinin de sonradan Ekim 1917’de tehcire çıkarıldığını belirtiyor. Gjigian, 80, 82.

[49] Gjigian geniş ailesinden kendisine en yakın kişilerin sayısını 32 olarak belirtiyor.

[50] Ömer Ağa’nın elinde tuttuğu yaklaşık 50 kişi arasında yazarın annesi ve iki kız kardeşi, halası Şuşan, onun iki oğlu ve bir kızı, yazarın yeğeni Zartir ve onun iki çocuğu, ayrıca Armenag ve Asadour Derderian’ın eşleri ve çocukları bulunuyordu. Gjigian, 44.

[51] Gjigian, 48-52.

[52] Gjigain onları tutsak alanların kız kardeşi Zaruhi ve bir başka Ermeni genç kıza nasıl zorla el koyduklarını, tecavüz ettiklerini ve evliliğe zorladıklarını anlatıyor. “Aradan kırk yıl geçti ama o iki masum kızın çığlıkları, yalvarışları, haykırışları hâlâ kulaklarımda,” diyor. Gjigian, 49. Gjigian ve Zaruhi’yi Müslüman yapmışlar, adlarını “Ali” ve “Emine” olarak değiştirmişlerdi. Aynı geniş aile içinde olmalarına rağmen tutsaklık koşulları farklı olabiliyordu. Ailenin bazı üyeleri Ermenilerin “tehcir”inde yer almışlar, “Büyük Hanım” gibi bazıları da buna karşı çıkmışlardı. O ailenin dışında Gjigian’a yapılan davranışlar da karışıktı; kimisi “gavur” diyerek onu dövüyor, Morenigli Omoy gibi başkaları da onu koruyordu. Gjigian, 70-72. Zaruhi’yi eş olarak alan Gjigian’ın “pesa”sı (damat) ise her ikisine de iyi davranıyordu.   

[53] Gjigian, 52-58.

[54] Olaya ait resmi kaynaklarda bu kişinin adı kurban olarak geçmemekte. Bkz. Ek 1.  

[55] Gjigian, 59.

[56]Pesa”sı, ya da damadı, kız kardeşiyle zorla evlenen adamdır.

[57] Gjigian, çatışmaya ilişin ayrıntıları Jandarma Ali’den öğrendiğini iki kez tekrarlar. Gjigian, 61.

[58] Her ikisinin de adı Gjigian’ın anılarında, daha önce, önde gelen kişiler listesinde geçiyor.

[59] Tavit Barsamian’ın da, Nshan Falagian’ın da adları köyün ileri gelenleri arasında geçmiyordu. Muhtemelen ikisi de Morenig’deki ARF gençlik kulübünden gençlerdi

[60] Hmayag ve Nshan büyük ihtimalle Hmayag Taviatian ve Nshan Falagian’dı. Bkz. Gjigian, 125.

[61] Başka bir yerde Gjigian, Garabed Ammou’nun [Amca] bir Hınçakyan aktivisti olduğunu ve Morenig direnişinin liderlerinden biri olduğunu belirtiyor. Gjigian, 102. Eğer bu doğruysa bütün Ermeni savaşçıları ARF üyesi değildi demektir.

[62] Gjigian, özetlenmiş ifade, 60-61.

[63] Leslie Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya (İstanbul) Mamuret-ul-Aziz (Harput) 23 Ağustos 1915’te gönderilen not. United States Official Records, 281-82.

[64] Leslie Davis bu çatışmalardan en azından üçünü biliyordu ve bunları “Birkaç tekil Ermeni direnişi” olarak tanımlamıştı. United States Official Records, 642-43.

[65] Tacy Atkinson, “The German, the Turk and the Devil Made a Triple Alliance”: Harpoot Diaries, 1908-1917, Giriş bölümünü yazan J. Michael Hagopian, (Princeton, NJ: Gomidas Institute), günlükteki notun tarihi 31 Temmuz 1915, 52.

[66] 31 Temmuz 1915 tarihli günlük notu, Jacobsen, Diaries of a Danish Missionary içinde, 83-84.

[67] . Keghanoush Shahbazian, “Morenig Harputi Shrchan,” 1915: Aghed yev Veradznount, Paris: Araks, 1952, ed. Levon Mesrob, 275-81 içinde. Katliamlar için bkz. 283-84.

[68] Tacy Atkinson Mezre’deki hapishaneden kaçan Ermenilere açılan ateşi nasıl duyduğunu anlatıyordu. Günlükteki 5 Ağustos 1915 tarihli not. Atkinson, “The German, the Turk and the Devil ...” içinde, 53.

[69] Bu bilgi Fırat Koleji’nde öğrenci olan ve Mezre’deki Amerikan hastanesinde sağlıkçı olarak çalışan 27 yaşındaki bir kişi tarafından kayda geçirilmiş. Bu kişi daha sonra kaçarak 1916 yazına kadar burada saklanmış, daha sonra da yine kaçmış ve Rus cephesinin gerisindeki güvenli bölgeye geçmiş. Tanıklığı 1916’da’da Tiflis’te kayda alınmış. Bkz. Hayots Tseğasbanutiünu Osmanyan Turkiayum: Verabradzneri Vgayutiünnerı’da Mihran Zakarian-Garibjanian’ın tanıklığı, Cilt 3, ed. Amadouni Virapyan, (Erivan: Ermenistan Ulusal Arşivi, 2012), (Belge No. 80), 287. Bu yazılı ifade kendisinin anadili olan Batı Ermenice değil Doğu Ermenicesi ile yazılmış. 1916 tarihli anlatıyı muhtemelen kayda alan başka birisiydi.

[70] Gjigian ile Garibjanian çatışmada yer alanların gençler olduğunu belirterek, bunların soykırım sürecinin başında ilk tutuklanan ve öldürülen yaşı daha büyük parti üyeleri olmadığını ifade etmiş oluyorlar. Gjigian’a göre bunların çoğu köydeki ARF gençlik kulübünün üyeleriydiler. Çatışmada yer alan Ermenilerin genç olmaları, Gjigian’ın çatışmaya ait tanıklığının önemli bir noktası; ancak daha sonra 1918’de köye dönüşünü anlatırken de buna değiniyor.

[71] Gjigian, 95. Ali aynı zamanda Gjigian’ın baba bir kız kardeşinin evinde kalıyordu. 

[72] Bkz. United States Official Records, 282.

[73] “Olay bile olmayan”, hadise, olayın olduğu tarihte işin içinde olanlar dışında görünür bir sonuca yol açmayacak bir vaka anlamını taşıyor.

[74] United States Official Records, 466.

[75] a.g.e.

[76] a.g.e. Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya mesaj, Harput 24 Temmuz 1915, United States Official Records , 465-67.

[77] a.g.e., 466-7

[78]. a.g.e., 461-62. Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerinden Ermeni katliamlarına dair raporlar alan İstanbul’daki Amerikan Büyükelçisi de Temmuz ortalarında Osmanlı devletinin “isyanı cezalandırma bahanesiyle …. bir ırkı imha etme harekatı”na giriştiğini yazıyordu. Bkz. Büyükelçi Morgenthau’nun ABD Dışişleri Bakanı’na gönderdiği İstanbul, 16 Temmuz 1915 tarihli gizli rapor, United States Official Records, 55 içinde.

[79] Leslie Davis’ten Büyükelçi Morgenthau’ya (İstanbul) Mamuret-ul-Aziz (Harput), 23 Ağustos 1915, United States Official Records içinde 281-82.

[80]Bkz. Armenians in Ottoman Documents (1915-1920) içinde belge no.100, Türkiye Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Yayın No.25, Ankara, 95-96. Halaçoğlu kendi kitabında söz konusu rapora el konulmasıyla ilgili olarak şunları yazıyor: "Nitekim, Mamuretülaziz Amerikan Konsolosu Leslie Davis’in Amerika’nın İstanbul’daki Büyükelçisi Morgenthau’ya 12 Şevval 1333 (23 Ağustos 1915) tarihli mektubunda, Ermenilerin merkez vilayette ve köylerinde gerçekleştirdikleri cinayetler anlatılmaktadır. 1080 taahhüt numarasıyla postaya verilen mektup, Osmanlı güvenlik teşkilatınca usulü dairesinde açılmış, tercüme edilip okunmuş ve yine usulünce kapatılarak sefarete gönderilmiştir." Bkz Yusuf Halaçoğlu, Osmanlı Devleti Neden Tehcir Uyguladı? (TBMM Basımevi, 2021), 19-20. Bu arada Halaçoğlu başka raporların da “usulü dairesinde” açılarak okunup okunmadığından bahsetmiyor. Öte yandan İstanbul’daki Amerikan Büyükelçiliğinde görevli Hoffman Philip, Davis’in 30 Haziran 1915, 24 Temmuz 1915 ve 30 Eylül 1915 tarihli, “Ermenilerin tehciri ve bunun yol açtığı genel koşullar” ile ilgili raporlarının kopyalarını ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi; çünkü raporların orijinalleri Harput ile İstanbul arasında “postada kaybolmuş”tu. Besbelli Osmanlı yetkilileri ABD Konsolosluk raporlarına el koyuyorlar ve kimi zaman da hiç yerine ulaştırmıyorlardı. Bkz. Hoffman Philip’ten Dışişleri Bakanlığı’na mesaj, Amerikan Büyükelçiliği (İstanbul), 17 Şubat 1816, United States Official Records, 454-74.

[81] Türkiye Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Armenians in Ottoman Documents (1915-1920) (Ankara, 1995), 95.

[82] Bkz. Hikmet Özdemir, “Çatışmalar,” Türk Ermeni İhtilaf Makaleler, Hikmet Özdemir (der), TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay No. 122, Ankara, 2007, 174 ve bkz. Yusuf Halaçoğlu, Facts on the Relocation

of Armenians 1914-1918, Ankara: Turkish Historical Society, 1992, 57- 58, 82. 82.

[83] a.g.e.

[84] Ermeni savaşçılarının sayısı polis raporunda dokuz, Atkinson’un tanıklığında on, Garibjanian’ın anlatısında on iki ve Gjigian’ın anılarında, en azından verdiği isim listesine göre, 17 olarak belirtiliyor. Bu kişilerin ARF ile bağlantıları ise Gjigian ve polis şefi tarafından ifade edilmiş.   


« Back to Armenian forum on line